20 Eylül 2013 Cuma

RÜYA // 1. BÖLÜM



     Mevsimlerden ilkbahar mı yoksa sonbahar mıydı, tam olarak hatırlamıyordu. Sadece o anın büyüsüyle gözlerini ağaçlara dikmiş, değişimin kokusunun ruhunu arındırmasına izin veriyordu. Evet, kesinlikle değişim rüzgarları esiyordu. Gereken ilhamı almış, biraz önce hayranlıkla seyrettiği ağaçları arkasında bırakmış, denize, dalgalara doğru yürüyordu. Ahhh bir de düşüncelerini kovabilseydi. Düşünceleri beyninden atabilse o zaman denize daha güvenle yürür, dalgaların kendisini almasını daha bir mutlulukla karşılardı. İşte ama o düşünceler... O düşünceler tüm cesaretini yiyip bitiriyordu. Cesaretini, özgüvenini, kendinden emin oluşunu, hayallerini, yani düşlerini...Düşünceler düşlerini alıp bir kenara atıyordu, sanki düşler birer paçavraymış gibi. Ama yine aynı şeyi yapıyordu, düşüncelerinin yapmaya çalıştığı şeyi sekteye uğratmasına izin veriyordu. "Düşünme, düşünmeyi kes.... Eğer düşünceleri kafandan atabilirsen her şey daha doğru olacak" diye kendini telkin ediyordu. Güzel değil, mutlu hiç değil ama doğru. Sonra inanılmaz bir şey oldu. Kendi kendine hayret etti. Çünkü denize doğru bir adım daha atmıştı, dalgalara bir adım daha yaklaşmıtı: O muhteşem sona, akıl almaz dinginliğe, huzura... "Evet, kesinlikle yapabilirim, doğru olan için, olması gereken için, yapabiliim" diye telkin etti bir kez daha kendini. Sanki Tanrının işine karışabilirmiş gibi acımayacak... "Acı bir his değil, acı en azından gerçek bir his değil" diye mırıldanıyordu denize doğru." Acı da bir his olabilir ama aşk, nefret, hayal kırıklığı gibi bir his değil" diye söylenmeye başladı, birazda sinirlenerek. "Sadece bir an hissedeceksin ve bitecek, korkmana gerek yok." Oysa hayal kırıklığı, mutsuzluk, aşk acısı, bunlar kalıcı hislerdi. Sizi yakıp kül eden, asla peşinizi bırakmayan, kalıcı, fazlasıyla yakıcı hislerdi.
        Tüm bunları kendine hatırlatarak, çünkü itiraf edemese de hala kendini ikna etmeye çabalıyordu, çoşkuyla bir adım daha atmaya kalkıştı denize doğru. Ama daha adımını bile atamadan bir ses onu durdurdu. Bir ses, herhangi bir ses "Rüya" diye bağırıyordu. Aslında çok iyi tanıdığı, hem de umduğundan fazla, hergün duyduğu ama artık duymaktan vazgeçmeye hazır olduğu bir sesti. O ses tekrar "Rüya" diye haykırdı. Ama dalgaların sesi o sesin kendisine ulaşmasına izin vermedi bu defa. İşte huzur diye düşündü, dalgaların da kendi tarafında olduğunu düşünerek. Sonra sürekli ertelediği sonun peşini bırakmayacağına emin olduğundan, arkasını dönerek, sanki denizi seyrediyormuş hissi uyandırarak, o sese el salladı. Bilmiyordu ki havaya kaldırdığı eli, içinde bulunduğu andan daha karanlık günlere selam veriyordu.


                                                                                                                                                                                         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Muhteşem Yaratıklar / Muhteşem Karanlık / Muhteşem Kaos - Kami Garcia / Margaret Stohl (EPSİLON YAYINEVİ )

Bu yazıyı yazmamın sebebi kitabın konusunu anlatmak,yorum girmek bla bla değil aslında. Amacım biraz stres atmak,beyin hücrelerime yayı...